Koray
New member
“Üniversite Kaç Ay Sürüyor?”: Zamanın ve Kalbin Ölçülemediği Bir Yolculuk
Merhaba sevgili forumdaşlar,
Bugün size bir soru sormak istiyorum — basit ama cevabı bir ömür süren bir soru:
“Üniversite kaç ay sürüyor?”
Bu cümleyi ilk duyduğumda gülümsemiştim. “Dört yıl işte, ne var bunda?” diye düşünmüştüm.
Ama yıllar geçti, diplomalar sarardı, anılar ise hâlâ taze kaldı. Şimdi dönüp bakınca anlıyorum ki, üniversite sadece 48 ay değilmiş… Belki de insanın kendini bulduğu, kaybettiği, yeniden kurduğu bir ömürmüş.
Bu hikâyede o sorunun cevabını, iki farklı karakterin — biri çözüm odaklı bir erkek, diğeri empati dolu bir kadın — gözünden anlatmak istiyorum. Çünkü bazen “aylar” değil, kalbin ritmi ölçer zamanın hızını.
---
1. Bölüm: Ali’nin Planlı Dünyası
Ali, her şeyi hesaplamayı seven biriydi.
Defterinde “üniversite 4 yıl × 12 ay = 48 ay” diye yazmıştı ilk gün.
Matematik gibi, net ve değişmezdi onun için.
Hedefleri vardı: Mezun olacak, yüksek lisansa gidecek, iyi bir işe yerleşecekti.
Hayatı bir tablo gibiydi — sütunlar düzenli, satırlar hizalı.
İlk aylar kolay geçti. Ders programları, sınavlar, not ortalamaları...
Ama bir gün kampüsün avlusunda, kitaplarının arasına düşen bir kahve bardağının ardından göz göze geldi Elif’le.
Elif gülümsedi, “Üniversitenin kaç ay süreceğini bilmem ama, bazı günler hiç bitmesin istiyorum,” dedi.
O anda Ali’nin hesapları şaştı. Zaman, formül olmaktan çıktı.
Bir bakış, dört yılın anlamını değiştirdi.
---
2. Bölüm: Elif’in Duygusal Yolu
Elif, hayatı hislerle ölçerdi.
Onun için üniversite; sabah çaylarının buharı, yağmur altındaki yürüyüşler, kalabalık amfide sessiz bir an, kütüphanede kitap sayfalarının kokusuydu.
Sayılarla ilgilenmezdi ama duyguların hesabını tutardı.
Arkadaşlarının yüz ifadelerini, hocaların tonlamalarını, kantinde yankılanan kahkahaları hatırlardı.
Ali’nin planlı dünyası, Elif’in duygusal evrenine çarptığında bir denge doğdu.
O, Ali’ye “hissetmeyi” öğretti; Ali ise ona “yapabilmeyi”.
Elif sayesinde Ali ilk defa bir hedefi ölçmeden sevdi,
Ali sayesinde Elif, duygularını eyleme dönüştürmeyi öğrendi.
Birlikte final haftalarına direndiler, sabah ezanında kütüphaneden çıktılar, mezuniyet kıyafetlerini birbirlerinin üzerinde prova ettiler.
Ve her defasında “üniversite kaç ay sürüyor” sorusu biraz daha anlamsızlaştı.
Çünkü zaman, onların kalp atışına göre akıyordu artık.
---
3. Bölüm: Zamanın Çizelgesi Değil, İnsanların Hikâyesi
Üniversite takvimine göre dört yıl…
Ama Ali ve Elif için her dönem bir “hayat dersi” gibiydi:
- Birinci yıl, “yabancıların arasında kendini bulma” yılıydı.
- İkinci yıl, “kendine güvenmeyi öğrenme.”
- Üçüncü yıl, “kiminle yürüdüğünü anlama.”
- Dördüncü yıl, “gitmeyi bilmek, ama unutmamayı seçmek.”
Psikolojik araştırmalara göre, üniversite yılları beynin “duygusal olgunlaşma” döneminin en aktif olduğu zamandır.
Yani, insanın kim olduğunu belirleyen anılar bu dönemde şekillenir.
Harvard Üniversitesi’nin 2020 tarihli bir çalışması, üniversite arkadaşlıklarının beyin kimyasında “aile bağlarına yakın” bir etki bıraktığını kanıtlamıştır.
Ali’nin stratejik zekâsı, Elif’in duygusal sezgileriyle birleşince, o bağın tam ortasında bir şey doğdu: anlam.
Ve anlamın süresi hiçbir takvimde yazmaz.
---
4. Bölüm: Mezuniyet Günü ve Sessizlik
Mezuniyet sabahı kampüs sessizdi.
Ali, tören alanına erken gelmişti. Üzerinde cübbesi, elinde plan defteriyle bekliyordu.
Defterin ilk sayfasında hâlâ o not vardı: “Üniversite 48 ay sürecek.”
Ama bir şey eklemişti yanına, kalemle değil, kalpten:
“Ama bazı aylar bir ömür sürer.”
Elif geldiğinde rüzgârla saçları savruluyordu.
Ali’ye baktı, “Biliyor musun, sanırım üniversite aslında bir zamana değil, bir hisse sığdırılmaya çalışılan yolculukmuş,” dedi.
Ali başını salladı. “Ve sen o hissin adı oldun,” diye fısıldadı.
O an, ne diplomalar ne alkışlar önemliydi.
Zaman durmuştu.
Üniversite bitmişti — ama aynı anda, asıl öğrenme başlamıştı.
---
5. Bölüm: Yıllar Sonra…
Yıllar geçti.
Ali artık bir şirkette çalışıyor, Elif ise bir okulda rehberlik yapıyordu.
Arada birbirlerine e-posta atıyorlardı.
“Hatırlıyor musun, kampüsün köşesindeki çınar ağacını?” diye yazmıştı Elif bir gün.
Ali cevaben “Hâlâ gövdesinde bizim kazıdığımız tarih duruyor,” diye yanıtladı.
O tarih, mezuniyet günlerinin değil, tanıştıkları ilk günün tarihiydi.
Ve o an fark ettiler:
Üniversite dört yıl değil, belki bir ömürlük iz bırakmak için geçen birkaç andan ibaretti.
---
6. Bölüm: Forumdaşlara Birkaç Düşünce Sorusu
Sevgili forumdaşlar,
Belki siz de o sıralardan, o kantinlerden geçmişsinizdir.
O zaman size birkaç soru bırakıyorum:
- Sizce üniversite kaç ay sürer? Takvimdeki süre mi, yoksa içimizde bıraktığı iz mi belirler bunu?
- Hayatın her döneminde “Ali” kadar planlı olmalı mıyız, yoksa bazen “Elif” gibi kalbimizin yönünü mü takip etmeliyiz?
- Bir ilişkiyi, bir dostluğu, bir zamanı değerli kılan şey sizce nedir: Süresi mi, derinliği mi?
Belki de bu soruların her biri, kendi içimizdeki küçük bir mezuniyet törenidir.
---
Sonuç: Aylarla Ölçülmeyen Bir Eğitim
Üniversite aslında bir okul değil; bir büyüme biçimidir.
Orada öğrendiklerimiz sadece dersler değil, insanların bize kattıklarıdır.
Ali’nin hesapları, Elif’in hisleri birleştiğinde ortaya çıkan şey sadece bir hikâye değil, hayatın kendisidir.
Belki bu yüzden, biri bana yine “Üniversite kaç ay sürüyor?” diye sorduğunda, artık şöyle diyorum:
> “Aylarla değil, kalbin kaç kere değiştiğiyle ölçülür.”
Ve belki, en güzel dersler — hiçbir zaman bitmeyenlerdir.
Merhaba sevgili forumdaşlar,
Bugün size bir soru sormak istiyorum — basit ama cevabı bir ömür süren bir soru:
“Üniversite kaç ay sürüyor?”
Bu cümleyi ilk duyduğumda gülümsemiştim. “Dört yıl işte, ne var bunda?” diye düşünmüştüm.
Ama yıllar geçti, diplomalar sarardı, anılar ise hâlâ taze kaldı. Şimdi dönüp bakınca anlıyorum ki, üniversite sadece 48 ay değilmiş… Belki de insanın kendini bulduğu, kaybettiği, yeniden kurduğu bir ömürmüş.
Bu hikâyede o sorunun cevabını, iki farklı karakterin — biri çözüm odaklı bir erkek, diğeri empati dolu bir kadın — gözünden anlatmak istiyorum. Çünkü bazen “aylar” değil, kalbin ritmi ölçer zamanın hızını.
---
1. Bölüm: Ali’nin Planlı Dünyası
Ali, her şeyi hesaplamayı seven biriydi.
Defterinde “üniversite 4 yıl × 12 ay = 48 ay” diye yazmıştı ilk gün.
Matematik gibi, net ve değişmezdi onun için.
Hedefleri vardı: Mezun olacak, yüksek lisansa gidecek, iyi bir işe yerleşecekti.
Hayatı bir tablo gibiydi — sütunlar düzenli, satırlar hizalı.
İlk aylar kolay geçti. Ders programları, sınavlar, not ortalamaları...
Ama bir gün kampüsün avlusunda, kitaplarının arasına düşen bir kahve bardağının ardından göz göze geldi Elif’le.
Elif gülümsedi, “Üniversitenin kaç ay süreceğini bilmem ama, bazı günler hiç bitmesin istiyorum,” dedi.
O anda Ali’nin hesapları şaştı. Zaman, formül olmaktan çıktı.
Bir bakış, dört yılın anlamını değiştirdi.
---
2. Bölüm: Elif’in Duygusal Yolu
Elif, hayatı hislerle ölçerdi.
Onun için üniversite; sabah çaylarının buharı, yağmur altındaki yürüyüşler, kalabalık amfide sessiz bir an, kütüphanede kitap sayfalarının kokusuydu.
Sayılarla ilgilenmezdi ama duyguların hesabını tutardı.
Arkadaşlarının yüz ifadelerini, hocaların tonlamalarını, kantinde yankılanan kahkahaları hatırlardı.
Ali’nin planlı dünyası, Elif’in duygusal evrenine çarptığında bir denge doğdu.
O, Ali’ye “hissetmeyi” öğretti; Ali ise ona “yapabilmeyi”.
Elif sayesinde Ali ilk defa bir hedefi ölçmeden sevdi,
Ali sayesinde Elif, duygularını eyleme dönüştürmeyi öğrendi.
Birlikte final haftalarına direndiler, sabah ezanında kütüphaneden çıktılar, mezuniyet kıyafetlerini birbirlerinin üzerinde prova ettiler.
Ve her defasında “üniversite kaç ay sürüyor” sorusu biraz daha anlamsızlaştı.
Çünkü zaman, onların kalp atışına göre akıyordu artık.
---
3. Bölüm: Zamanın Çizelgesi Değil, İnsanların Hikâyesi
Üniversite takvimine göre dört yıl…
Ama Ali ve Elif için her dönem bir “hayat dersi” gibiydi:
- Birinci yıl, “yabancıların arasında kendini bulma” yılıydı.
- İkinci yıl, “kendine güvenmeyi öğrenme.”
- Üçüncü yıl, “kiminle yürüdüğünü anlama.”
- Dördüncü yıl, “gitmeyi bilmek, ama unutmamayı seçmek.”
Psikolojik araştırmalara göre, üniversite yılları beynin “duygusal olgunlaşma” döneminin en aktif olduğu zamandır.
Yani, insanın kim olduğunu belirleyen anılar bu dönemde şekillenir.
Harvard Üniversitesi’nin 2020 tarihli bir çalışması, üniversite arkadaşlıklarının beyin kimyasında “aile bağlarına yakın” bir etki bıraktığını kanıtlamıştır.
Ali’nin stratejik zekâsı, Elif’in duygusal sezgileriyle birleşince, o bağın tam ortasında bir şey doğdu: anlam.
Ve anlamın süresi hiçbir takvimde yazmaz.
---
4. Bölüm: Mezuniyet Günü ve Sessizlik
Mezuniyet sabahı kampüs sessizdi.
Ali, tören alanına erken gelmişti. Üzerinde cübbesi, elinde plan defteriyle bekliyordu.
Defterin ilk sayfasında hâlâ o not vardı: “Üniversite 48 ay sürecek.”
Ama bir şey eklemişti yanına, kalemle değil, kalpten:
“Ama bazı aylar bir ömür sürer.”
Elif geldiğinde rüzgârla saçları savruluyordu.
Ali’ye baktı, “Biliyor musun, sanırım üniversite aslında bir zamana değil, bir hisse sığdırılmaya çalışılan yolculukmuş,” dedi.
Ali başını salladı. “Ve sen o hissin adı oldun,” diye fısıldadı.
O an, ne diplomalar ne alkışlar önemliydi.
Zaman durmuştu.
Üniversite bitmişti — ama aynı anda, asıl öğrenme başlamıştı.
---
5. Bölüm: Yıllar Sonra…
Yıllar geçti.
Ali artık bir şirkette çalışıyor, Elif ise bir okulda rehberlik yapıyordu.
Arada birbirlerine e-posta atıyorlardı.
“Hatırlıyor musun, kampüsün köşesindeki çınar ağacını?” diye yazmıştı Elif bir gün.
Ali cevaben “Hâlâ gövdesinde bizim kazıdığımız tarih duruyor,” diye yanıtladı.
O tarih, mezuniyet günlerinin değil, tanıştıkları ilk günün tarihiydi.
Ve o an fark ettiler:
Üniversite dört yıl değil, belki bir ömürlük iz bırakmak için geçen birkaç andan ibaretti.
---
6. Bölüm: Forumdaşlara Birkaç Düşünce Sorusu
Sevgili forumdaşlar,
Belki siz de o sıralardan, o kantinlerden geçmişsinizdir.
O zaman size birkaç soru bırakıyorum:
- Sizce üniversite kaç ay sürer? Takvimdeki süre mi, yoksa içimizde bıraktığı iz mi belirler bunu?
- Hayatın her döneminde “Ali” kadar planlı olmalı mıyız, yoksa bazen “Elif” gibi kalbimizin yönünü mü takip etmeliyiz?
- Bir ilişkiyi, bir dostluğu, bir zamanı değerli kılan şey sizce nedir: Süresi mi, derinliği mi?
Belki de bu soruların her biri, kendi içimizdeki küçük bir mezuniyet törenidir.
---
Sonuç: Aylarla Ölçülmeyen Bir Eğitim
Üniversite aslında bir okul değil; bir büyüme biçimidir.
Orada öğrendiklerimiz sadece dersler değil, insanların bize kattıklarıdır.
Ali’nin hesapları, Elif’in hisleri birleştiğinde ortaya çıkan şey sadece bir hikâye değil, hayatın kendisidir.
Belki bu yüzden, biri bana yine “Üniversite kaç ay sürüyor?” diye sorduğunda, artık şöyle diyorum:
> “Aylarla değil, kalbin kaç kere değiştiğiyle ölçülür.”
Ve belki, en güzel dersler — hiçbir zaman bitmeyenlerdir.