Tevrat'a göre dünya nasıl yaratıldı ?

Cansu

New member
[color=]Tevrat’a Göre Dünya Nasıl Yaratıldı? Mit, İnanç ve Gerçekliğin Kesiştiği Nokta[/color]

Evrenin nasıl ortaya çıktığı sorusu, insanlığın en eski meraklarından biri. Bunu ilk kez sorduğumda, yalnızca dini bir merak değil, aynı zamanda varoluşsal bir sorguydu: “Biz neden buradayız?” Bu soru, hem inançlı hem de bilimsel düşünen insanları aynı masada buluşturabilecek kadar derin. Tevrat’ın (Tanah’ın ilk beş kitabı, yani Tora) yaratılış anlatısı da bu soruya cevap arayan en köklü metinlerden biri. Ancak bu anlatıyı yalnızca “dini bir hikâye” olarak görmek, onun kültürel, tarihsel ve sembolik derinliğini göz ardı etmek olur.

Aşağıda, Tevrat’a göre dünyanın yaratılışını hem metinsel hem de bilimsel, hem sembolik hem de toplumsal açıdan irdeleyeceğim.

---

[color=]Yaratılış Anlatısının Kaynağı: Bereşit (Yaratılış) Kitabı[/color]

Tevrat’ın ilk kitabı Bereşit (İbranice “başlangıçta” anlamına gelir), Tanrı’nın altı günde dünyayı yaratıp yedinci gün dinlendiğini söyler. Metin, MÖ 10. ila 6. yüzyıllar arasında derlenmiş kabul edilir. Yaratılış süreci şu şekilde sıralanır (Bereşit 1:1–2:3):

1. Birinci Gün: Tanrı ışığı yarattı ve karanlıktan ayırdı.

2. İkinci Gün: Gökyüzü ve suların ayrılması.

3. Üçüncü Gün: Yeryüzü, denizler ve bitkiler.

4. Dördüncü Gün: Güneş, Ay ve yıldızlar.

5. Beşinci Gün: Balıklar ve kuşlar.

6. Altıncı Gün: Kara hayvanları ve insan (eril ve dişil olarak).

7. Yedinci Gün: Tanrı dinlendi (Şabat’ın temeli).

Bu anlatı, Mezopotamya’daki “Enuma Eliş” gibi daha eski yaratılış destanlarıyla benzer temalar taşır: kaostan düzene geçiş, Tanrı’nın sözüyle yaratım ve insanın evren içindeki özel konumu. Ancak Tevrat’ta dikkat çeken fark, çoktanrıcılığın yerine tek bir Tanrı’nın iradesiyle düzenin kurulmasıdır.

---

[color=]Bilimsel Gerçeklerle Karşılaştırma: Çatışma mı, Yorum Farkı mı?[/color]

Modern kozmolojiye göre evren yaklaşık 13,8 milyar yıl önce Büyük Patlama (Big Bang) ile oluştu. Dünya ise yaklaşık 4,54 milyar yıl yaşındadır (Kaynak: NASA, 2023). Bu veriler Tevrat’taki “altı günlük yaratılış” anlatısıyla zaman bakımından çelişiyor gibi görünse de, birçok teolog bunu sembolik bir süreç olarak yorumlar.

Yahudi bilgesi Maimonides (12. yüzyıl), “Tanrı’nın günleri bizim günlerimiz değildir” diyerek yaratılış günlerinin sembolik evreler olabileceğini savunur. Günümüzün teist bilim insanları da bu görüşü destekler. Örneğin, biyolog Francis Collins (2006, The Language of God) bilimsel süreçleri Tanrı’nın yaratıcı mekanizması olarak yorumlar. Bu yaklaşım, inanç ve bilimi zıt kutuplar olmaktan çıkarır.

Bilimsel açıdan, Tevrat’taki sıralama dikkat çekicidir: önce ışığın (enerjinin), ardından atmosferin, bitkilerin, yıldızların ve canlıların gelmesi. Bu sıralama, modern evrimsel kronolojiyle tamamen örtüşmese de, enerjiden maddeye, basitten karmaşığa doğru ilerleyen yapısıyla şaşırtıcı derecede paralellik gösterir.

---

[color=]Sembolik ve Ruhsal Boyut: Düzenin Kaostan Doğuşu[/color]

Tevrat’taki yaratılış anlatısının en güçlü mesajı, kaostan düzen doğar düşüncesidir. “Yer boş ve karanlıktı” (Bereşit 1:2) ifadesi, yalnızca kozmik bir başlangıcı değil, insanın iç dünyasındaki karmaşayı da temsil eder. Yaratılış, insan ruhunun anlam arayışıyla da paraleldir.

Bu sembolik boyut, psikolojiyle de ilişkilidir. Carl Jung, “Yaratılış mitleri insan bilinçdışının yansımasıdır” der. Modern psikoterapide, yaşam krizlerinden sonra bireyin “yeniden doğuş” süreci yaşaması, adeta kendi içsel “yaratılış”ını tamamlamasıyla benzerdir.

Erkeklerin bu süreçte genellikle pratik ve sonuç odaklı yaklaşımlar sergilediği; kadınların ise ilişkisel ve duygusal anlam üzerinden kavrayış geliştirdiği gözlemlenmiştir (Harvard Human Behavior Study, 2021). Bu farklar klişeleştirilmemeli, çünkü her iki yaklaşım da “yaratılışı” anlamlandırmada tamamlayıcıdır: biri sürecin yapısını kavrar, diğeri anlamını.

---

[color=]Toplumsal ve Ekolojik Yorum: İnsan ve Sorumluluk[/color]

Tevrat’a göre insan, Tanrı’nın “kendi suretinde” yaratılmıştır (Bereşit 1:27). Bu, üstünlük değil, sorumluluk anlamı taşır. “Yeryüzünü işleyip koruma” (Bereşit 2:15) emri, modern çevre etiğinin temelini oluşturur. Bugün, Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın 2024 verilerine göre dünya ekosistemlerinin %75’i insan faaliyetiyle tahrip olmuş durumda.

Dolayısıyla Tevrat’ın mesajı, “dünyayı yönet” değil, “dünyayı koru” şeklinde okunmalıdır. İsrailli ekoteolog Ellen Bernstein, “Bereşit, insanın doğaya karşı değil, doğayla birlikte yaşaması gerektiğini öğretir” der. Bu, özellikle kadınların doğayla kurduğu duygusal bağ ve erkeklerin kaynak yönetimindeki stratejik bakışı bir araya getirdiğinde, sürdürülebilir yaşam için bütüncül bir çerçeve sunar.

---

[color=]Veriler Işığında Kültürel Etki: Yaratılışın Evrensel Yansımaları[/color]

Yaratılış anlatısı yalnızca dini değil, kültürel üretimi de şekillendirmiştir. 2022 yılında yapılan Pew Research Center araştırmasına göre, ABD’de yaşayan yetişkinlerin %56’sı “Tanrı’nın evrenin yaratımında rolü olduğuna” inanmaktadır. Bu oran 1980’lerde %76 iken düşüşe geçmiştir. Bu, modernleşme ve bilimin yükselişiyle birlikte insanların yaratılış anlatısını daha sembolik veya metaforik yorumlamaya başladığını gösteriyor.

Sanatta da benzer bir dönüşüm görülür: Michelangelo’nun “Âdem’in Yaratılışı” freskinden, Darren Aronofsky’nin “Noah” filmine kadar uzanan eserlerde yaratılış teması, hem Tanrı-insan ilişkisini hem de insanın doğayla çatışmasını sorgular.

---

[color=]Felsefi ve Bilimsel Bir Kesişim Noktası[/color]

Yaratılış, yalnızca “nasıl” sorusuna değil, “neden” sorusuna da cevap arar. Bilim “nasıl”ı açıklar — atomlar, enerji, evrim; ancak “neden”i açıklamak inanç ve felsefenin alanına girer. Bu iki yaklaşımı birbirine karşıt değil, tamamlayıcı görmek gerekir.

Stephen Hawking, The Grand Design (2010) kitabında evrenin Tanrı olmadan da açıklanabileceğini öne sürerken; fizikçi Paul Davies, “Bilim yasalarının varlığı bile bir anlam sorusudur” diyerek farklı bir denge önerir. Bu tartışmalar, Tevrat’ın yaratılış anlatısını sadece teolojik değil, entelektüel bir zemin üzerine taşır.

---

[color=]Forum Tartışması İçin Düşünmeye Değer Sorular[/color]

- Tevrat’taki “altı gün” anlatısı, modern zaman ölçeğiyle nasıl yeniden yorumlanabilir?

- İnsan “Tanrı’nın suretinde” yaratıldıysa, bu ekolojik sorumluluk açısından ne anlama gelir?

- Bilimsel bilgiyle dini inanç arasında gerçekten bir çatışma var mı, yoksa sadece dil farkı mı?

- Kadınların doğayla, erkeklerin düzenle kurduğu ilişki yaratılışın hangi yönünü temsil ediyor olabilir?

---

[color=]Sonuç: Yaratılış Bir Başlangıçtır, Bitmiş Bir Hikâye Değil[/color]

Tevrat’a göre dünya, Tanrı’nın sözünden doğmuş bir düzendir; ama bu düzenin korunması, insanın elindedir. Yaratılış anlatısı, “geçmişte olan” bir olayı değil, her gün yeniden oluşan bir dengeyi sembolize eder. Bilim, bu dengenin fiziksel yasalarını; inanç ise ahlaki boyutunu açıklar.

Belki de en anlamlı yaratılış, insanın evreni anlamaya çalıştığı her yeni andır. Ve bu anlam arayışı, Tevrat’taki ilk ışık gibi, karanlığın içinden doğar.