Bir hikaye yazarken nasıl başlanır ?

Sarp

New member
Bir Hikayeye Nasıl Başlanır? Kadın ve Erkek Bakış Açılarından Mizahi Bir İnceleme

Selam forumdaşlar!

Bugün sizlere çok derin bir sorudan bahsedeceğim: Bir hikayeye nasıl başlanır? Hepimizin yazdığı ya da yazmayı düşündüğü en az bir hikaye vardır, değil mi? İstediğimiz başlıkla süzülen, karakterlerin içine girdiği, yer yer duygusal, yer yer aksiyon dolu o ilk cümleyi kurmak... Ah, o başı! Ama gelin görün ki, hikaye yazmanın başında gerçekten ne olmalı? Erkekler nasıl başlar, kadınlar nasıl başlar? Şu soruyu sordum ve cevaplar, tahmin edebileceğiniz gibi biraz farklıydı.

Erkeklerin Stratejik Hikaye Başlangıçları: "Düşün ve Planla!"

Erkekler, genellikle bir şey yazmaya karar verdiklerinde, ilk adımı atarken biraz... “stratejik” olurlar. Ne demek mi istiyorum? Hadi, gelin bir örnekle açalım:

"Ahmet, sabah uyandığında bir karar verdi. İki saat sonra ofise gitmeden önce, hayatının en önemli kararını vermeliydi: Bugün hikayesini yazacak mıydı?"

Evet, biraz teknik bir yaklaşım, değil mi? Erkeklerin hikaye başlama biçimi çoğu zaman çok düzenli ve analitik oluyor. Genelde akıllarındaki kurguyu netleştirirler, olay örgüsünü tasarlarlar, karakterlerin geçmişini adeta bir rapor gibi yazarlar ve sonra… “Bismillah, yazmaya başlıyoruz!” Kendi içlerinde böyle bir “plan var” ve bu planı mutlaka takip ederler. Sanki bir orduyu savaşa hazırlıyormuş gibi, her şeyin mükemmel gitmesi için detaylar önemlidir.

Yazarlık için bir tür strateji savaşı gibi. Düşüncelerini iki kez gözden geçirecek, “şu cümle olmamış, bunu değiştireyim, bir de şu karakteri ekleyeyim” gibi adımlar atacaklardır. Erkeklerin yazarken en çok üzerinde durdukları şey, genellikle olayların sırasıdır. Ne zaman ne olacak? Kim kimi öldürecek? Finalde nasıl büyük bir dönüm noktası olacak? Hep bu sorular... Çünkü sonunda doğru yerleri yakaladıklarında, her şey yerli yerine oturur. Gerçekten de, biraz stratejik ve düzenli bir giriş olmalı, aksi halde o sayfa asla dolmaz!

Kadınların Hikaye Başlangıçları: "Duygusal Zeka ve İlişkiler"

Ve geldik kadınların hikaye başlama biçimlerine… “Aman tanrım, her şey mi duygusal olur?” diyebilirsiniz, ama işin gerçeği şu ki, kadınlar hikayeye başlarken daha çok duygusal unsurlara odaklanırlar. Karakterler arası ilişkilere, içsel dünyalara, derin hislere… İşte kadınların başlama biçimi genellikle şöyle olur:

"Elif, her sabahki gibi çayını içiyor, pencereyi açıyor ve gözleri dışarıdaki manzarada kayboluyor. Düşünceleri çok derin değil, ama bir şekilde bir şeyler eksik."

Yani, hiçbir zaman sadece olaylar değil, duygu ve içsel çalkantılar başlar. Kadınlar karakterlerini tanıyıp, onların neler hissettiklerini, hangi problemleri çözmeleri gerektiğini kafalarında şekillendirerek başlarlar. Bu yazma tarzı, “hikayenin kalbini” hissetmek üzerine kurulu. Yazdıkları ilk cümleler belki de en duygusal anların yansımasıdır. Erkeklerin aksine, kadınlar o ilk paragrafta tüm karakterlerin kalbinde bir yer açarlar, hikayenin her adımında ruh hallerini yavaşça izlerler.

Kadınlar için yazmak, sadece ne olacağını anlatmak değil, aynı zamanda karakterlerin hislerini, ilişkilerini ve motivasyonlarını açığa çıkarmaktır. Hatta bazen başlamak bile zor olur. Çünkü doğru duyguyu bulmadan yazmaya başlamazlar! “Acaba bu cümle Elif’i ne kadar doğru anlatır? Ya da şu an hangi duygu hissediyor?” gibi sorularla başlarlar. Tüm hikaye, insan ruhunun karmaşasına dayalıdır, her duygusal an karakterlere yansır.

Hikayeye Başlarken Kadın ve Erkek Farklılıkları: Birbirinden Mizahi Yönler!

İşte burası, hikayenin en eğlenceli kısmı! Erkeklerin "Hadi bakalım, planı yapalım!" yaklaşımı ve kadınların "Biraz daha derinleşelim, bir şeyler eksik" tarzları arasında gerçekten komik bir fark var. Erkekler genellikle olaylara nasıl gireceklerine karar verirken oldukça analitik yaklaşırken, kadınlar, bir karakterin iç dünyasına ne zaman gireceklerini ve olayları ne zaman daha dramatik bir şekilde anlatacaklarını düşünürler.

Mesela bir erkek şöyle başlar: “Baş karakterimiz bir akşam yemeğinde, çok gizemli bir adamla tanışacak.” Cümle bitmiştir, hepsi çözülmüştür. “Yemek, adam, gizem” gibi faktörler yola çıkmak için yeterlidir. Kadınlar ise… “Baş karakterimiz bir akşam yemeği için dışarı çıkıyor, ama içi bir tuhaf. Onu bekleyen adamın gözlerinde bir sır var, bir şeyler eksik, yemek sadece bir bahaneydi...”

Erkekler çözüm odaklı yaklaşırken, kadınlar çözümden önce duygusal derinliği kurarlar. Gerçekten de mizahi bir şekilde, kadınlar için bir hikayeye başlamak çoğu zaman bir "şekil vermek", erkekler için ise bir "strateji planı yapmak" gibidir. Tabii ki, her iki tarz da farklı, ancak birbirini tamamlar.

Hikayeye Başlama Üzerine Sizin Düşünceleriniz?

Şimdi size soruyorum, forumdaşlar! Siz hikayeye başlarken genelde nasıl bir yol izlersiniz? Strateji ve çözüm odaklı mı yoksa duygusal bir derinlik mi? Bunu bize bir parantez açıp, paylaşır mısınız? Hem belki yeni bir şeyler öğreniriz, hem de çok güleriz! :)

Hadi bakalım, tartışma başlasın!