Domalan mantarı hangi aylarda çıkar ?

Cansu

New member
Domalan Mantarının Mevsimi: Toprağın Kalbinden Bir Hikâye

Selam dostlar,

Bugün sizlerle biraz toprak kokusunu, biraz çocukluk hatırasını ve biraz da o gizemli lezzeti paylaşmak istiyorum: domalan mantarı. Her yıl aynı merakla beklenen, kimine göre “çöl trüfü”, kimine göre “doğanın sürprizi” olan bu mantar, aslında sadece toprağın değil, insanların da hikâyesini anlatır. Çünkü onu bulmak, sabır ister; tıpkı hayat gibi. Ve her mevsim çıkmaz; doğru zaman, doğru toprak, doğru his gerekir.

İşte tam da bu yüzden, bu yazıyı “domalan hangi aylarda çıkar?” sorusundan çok, “domalan ne zaman kendini gösterir?” diye yazmak istedim.

Yağmurla Başlayan Umut

Benim hikâyem, İç Anadolu’nun bir köyünde başlar. Her yıl nisan yağmurları düşmeye başladığında, köyde bir heyecan sarar her evi. “Bu yıl domalan çok olacak,” der büyükler, “toprak doyduysa bereket gelir.”

Çocukken anlamazdım, neden her yağmurun ardından babam sabahın köründe köyün dışına, bozkıra giderdi. Yanına beni de alırdı bazen. Elinde kazma, sırtında bez torba. Güneş yeni doğarken, nemli toprağın kokusu ciğerine dolardı.

“Bak oğlum,” derdi, “domalan toprağın hediyesi, ama sabırsız olana kendini göstermez.”

O zamanlar bilmezdim; domalanın gizlendiği toprak, insan sabrını ölçermiş.

Meğer bu mantar, ilkbaharın kalbinde – nisan ve mayıs aylarında, bazen haziranın başında – yağmurların ardından, toprağın ısısı dengelenince ortaya çıkarmış.

Yani ne çok sıcak, ne de çok soğuk olacak. Toprak nemli, hava serin, gökyüzü umutlu olacak.

Erkeklerin Gözüyle: Strateji, Harita, Hesap

Babam gibiler için domalan aramak, adeta bir strateji oyunuydu.

Toprağın renginden, çatlakların biçiminden, hatta karıncaların hareketinden bile çıkarım yapardı.

“Burada olabilir,” der, küçük bir kazma darbesiyle toprağı aralardı.

Bazen saatler geçerdi, hiçbir şey çıkmazdı.

Ama bulduğu an var ya… Sanki dünyayı keşfetmiş gibi sevinirdi.

Bir gün sordum, “Baba, bu kadar uğraşa değer mi?”

Gülümsedi, “Evlat,” dedi, “her bulduğun şeyin değeri, onu ararken gösterdiğin sabırla ölçülür. Domalan da öyle. Herkes ister, ama herkes bulamaz.”

İşte erkeklerin yaklaşımı buydu: çözüm odaklı, stratejik, adım adım ilerleyen bir sabır.

Toprağı okur, havayı koklar, rüzgârın yönünü bile hesaba katarlardı.

Onlar için domalan, doğanın bilmece gibi sunduğu bir hazineydi.

Kadınların Gözüyle: Sezgi, Empati, Bereket

Annem ve köydeki kadınlar ise başka bir yerden bakardı bu işe.

Onlar için domalan, sadece bir yiyecek değil, bereketin sembolüydü.

“Toprak canlandı mı, insan da canlanır,” derlerdi.

Yağmurdan sonra dışarı çıkıp, çamurlu yollarda yürür, toprakla konuşur gibi konuşurlardı.

“Bu yıl toprak iyi, kokusu sıcak,” derdi annem.

Sanki toprağın kalbini duyuyordu.

Kadınların ellerinde domalan, sofraya dönüştüğünde başka bir anlam kazanırdı.

Yumurta ile kavrulur, tereyağında cızırdar, evin içine yayılan o koku sanki “bahar geldi” derdi.

Ama mesele sadece yemek değildi.

Kadınlar için bu mantar, doğayla kurdukları ilişkiyi, döngüyü, sezgiyi temsil ediyordu.

Erkek toprağı ölçerdi; kadın toprağı hissederdi.

Toprağın Dili: Domalan Ne Zaman Konuşur?

Eğer doğayı biraz dinlersen, domalanın dilini anlarsın.

O, ilkbahar yağmurlarından sonraki 3–4 hafta içinde belirir.

Nisan sonu, mayıs başı en bereketli zamanıdır.

Ama bazı bölgelerde – özellikle güneydoğuda – mart sonunda bile görülür.

Yani bölgenin iklimine, yağış miktarına, toprağın nemine göre değişir.

Bunu en iyi anlayanlar, köyde “toprak dinleyicileri” dediğimiz insanlardır.

Onlar ayağının altındaki toprağın sesini duyar.

Kuruysa “daha erken,” der, nemliyse “bugün olabilir.”

Bu bilgi, nesiller boyu aktarılmıştır.

Defterde değil, yürekte taşınır.

Bir Domalanın Ardından

Bir yıl, babamla yine çıktık araziye.

Yağmurdan sonra toprak mis gibi kokuyordu.

Sabah güneşi doğarken, toprağın üstünde küçük bir kabartı gördü.

Diz çöktü, eliyle nazikçe kazdı.

Toprak yumuşaktı, içinde krem rengi, pürüzsüz bir domalan belirdi.

O an yüzüne bir çocuk sevinci yayıldı.

“Bak oğlum,” dedi, “toprak bu yıl bize gülümsedi.”

O günü unutmadım.

O domalanı o akşam annem pişirdi.

Masada sessizlik hâkimdi, sadece tereyağının sesi duyuluyordu.

Babam kaşığını kaldırırken, “İşte,” dedi, “doğanın sabrını yiyiyoruz.”

Forumdaşlara Sözüm: Sabır, Doğa ve Zaman

Şimdi dönüp bakınca anlıyorum ki domalanın mevsimi sadece nisan-mayıs değil.

Aslında sabredenlerin mevsimi.

Onu arayan insanın yüreğiyle, doğanın takvimi arasında gizli bir anlaşma var.

O anlaşma diyor ki:

“Ben sana göstereceğim, ama sen önce toprağı dinleyeceksin.”

Belki şehirde yaşayan bizler, o sesi unuttuk biraz.

Ama hâlâ bir yerlerde, yağmurun ardından o tatlı kokuyu duyan, eline kazmasını alan birileri var.

Ve her biri, toprağın altında sadece mantar değil, kendini buluyor.

Söz Sizde Forumdaşlar

Siz hiç domalan aradınız mı?

Ya da ilkbahar yağmurlarından sonra toprağın kokusunu içine çekerken “belki bu yıl çıkar” dediniz mi?

Bazılarınız için bu mantar sadece bir lezzet olabilir, ama kimimiz için o, toprağın kalbinden gelen bir mesaj.

Belki siz de kendi hikâyenizi paylaşmak istersiniz:

Domalan sizin için ne ifade ediyor? Sabır mı, bereket mi, çocukluk mu?

Yorumlarda buluşalım dostlar.

Belki bir gün, bir nisan sabahı, aynı toprağın kokusunu biz de birlikte duyarız.